18 Nisan 2014 Cuma

Türk Sinemasında Şener Şen Oyunculuğuna ve Filmlerine Genel Bir Bakış


Şener Şen muhteşem oyunculuğu ile yaklaşık yarım asırdır bizimle olan, hatta bizden biri olan sinemamızın en tanıdık yüzüdür. Önceleri tiyatro, daha sonra ise sinema sanatçısı olan Ali Şen’in çocuklarından Şener, baba mesleğini sürdürerek, sahneye adımını attı. Ali Şen, Yeşilçam dönemi Türk filmlerinin izleyicilerinin çok iyi tanıdığı bir karakter oyuncusuydu ve güldürülerde olduğu kadar dramatik rollerde de çok rahattı. Bazen gözü doymaz bir esnaf, gaddar bir ağa, bir üç kağıt uzmanı, bazen de tonton mu tonton bir dede, çılgın bir bilim adamı, tutucu yada anlayışlı bir baba, bir esnaf, bakkal, muhtar, gerici hacı… Şener Şen’in oyun çizgisinde ve karakter zenginliğinde baba Ali Şen’in izlerini bulmak mümkündür.

Tutulan, beğenilen bir oyuncu ister “yardımcı” ister “yıldız” olsun, izleyicinin benimsediği tiplemeyi veya karakteri sergilediği sürece kabul edilir ve izlenir. Bu tiplemenin çizgisindeki her değişim, kendini etkileyerek tehlikeyi doğurur: iyi kişi bozulunca tepki alır, kötü kişi yumuşayınca izleyicinin gözünde inandırıcı olmaktan çıkar. Bir karakterden diğerine, olumludan olumsuza yada olumsuzdan olumluya geçiş ve bunun kabullendirilmesi bir beceri, sanatçının başarısının etkisiyle gerçekleştirilir. Babası Ali Şen’e kıyasla Şener Şen, yardımcı oyunculuktan ‘yıldız’ oyunculuğa geçişte sergilediği  bu beceriyi daha sürekli kılmıştır.  

Şener Şen’’in sinema serüvenini üç aşamada ele alabiliriz: Arzu Film öncesi, Arzu film dönemi ve Arzu film sonrası. Şen’in ilk filmlerindeki rollerine baktığımızda, kolay yolu tutup daha çok kısa ve bol hareketli karikatürler çizdiğini görürüz.

Oyuncu olarak ilk filmlerini daha çok küçük şirketler için çevirir, figüranlık yapar, küçük karakter rollerde görülür. İlk figüranlık deneyimi İlhan Engin’in Üç Öfkeli Genç’indedir (1963) ve aralıklarla gerisi gelir. Beş yıllık bir sürede, küçük rol oyuncusu olarak Şener Şen kameranın karşısına az çıkar ve tiyatroculuğunu sürdürür. Fakat daha sonra hayatını tamamen değiştirecek olan Arzu film ekibi tarafından keşfedilerek, bu gruba dahil olacaktır. Onun sanat gücünü ortaya çıkaran ilk yönetmenle karşılaşır: Ertem Eğilmez.

Arzu Film ekibi, kurucu Ertem Eğilmez, senaryo yazarı Yavuz Turgul, yönetmen Kartal Tibet ve dönemin neredeyse değişmez oyuncuları Münir Özkul, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Kemal Sunal, İlyas Salman, Halit Akçatepe ve Şevket Altuğ’dan oluşur. Şener Şen bu gruptayken filmlerinde hareketlidir, neşelidir, henüz dramatik değildir ki dramatik olmak için ne nedeni ne de fırsatı vardır.  Kimi davranışları, tepkileri sürprizlerle doludur, aynı anda hem sevimli hem hınzırdır, fırsatları değerlendirir. Ama gülümsediğinde kendini her zaman kurtarmasını bilir.

Önceleri bir karakter oyuncusudur, daha sonra bir başrol, bir ‘yıldız’ oyuncu haline gelir. Şener Şen, ekip için biçilmiş kaftan olduğunu kanıtlayacaktır. Karşısındaki oyuncuyla (Kemal Sunal, İlyas Salman, Şevket Altuğ vs.) uyum sağlayabildiği kadar kendi oluşturduğu kişiliği de korur; partnerini bastırmaz aksine onun oyununa boyut kazandırır. Karşılıklı oyunda Şen, tehlikeli bir ustadır; kesinlikle rol çalmaz, ama varlığını öylesine belirtir ki partneri olan oyuncu her an tetikte olmak zorunda kalır.

Şen, 1976’da Arzu Film’e katılır ve 1981’e kadar yalnızca bu şirketlerin yapımlarında çalışır. Başlarda sık sık Kemal Sunal’la oynar ve Kartal Tibet tarafından yönetilir. Önceleri sevimli, kılıbık, sakar, saf halleriyle gönlümüzü kazanır. Daha sonraları Kemal Sunal ve İlyas Salman’la zıt bir ikilinin olumsuz tarafını yaratır, aldatıcı, riyakar ve üçkağıtçıdır. Sunal ve Salman’ın canlandırdıkları temelde saf, dürüst karakterlerinin bir antitezi olan kendi sevimli ama olumsuz karakteri tuzaklar kurarak, komplolar hazırlayarak mücadele eder. Sevimliliğinden yararlanarak, kötülüğün parodisini yapar ve bu olumsuz varoluşu rahatça yedirir.

Şen’in olumsuz karakterlerine baktığımızda kötülük denilen şeyin aslında çok göreceli olduğunu anlarız; kötülük nerede başlar, nerede biter; kendi yararına bir şey istemek midir, bunu elde etmeye çalışmak mıdır? Kötülük yapmak için nedenleri vardır. Şen’in karakterleri bu ikilemin tam ortasında dururlar. Bu asla kötüyü, kötü olmayı savunmak değildir.Söz konusu olan kötülüğün mizaha dayalı bir eleştirisi, bir taşlamasıdır. Biz her an bizim de kötü olabileceğimizi anımsatır, kötü insanın da bizim gibi bir insan olduğunu vurgular.

Yan rollerden, yardımcı oyunculuktan konunun üzerine örtüldüğü ikiliye geçiş Şener Şen için bir aşamadır, daha kalıcı karakterler çizebilir, kendi başarısını karşısındaki oyuncunun başarısıyla ölçmeyi, sürekli bir antitez yaratmayı ve kesinlikle altta kalmamayı, ezilmemeyi, gerçekten karşıt ve çatışan bir ilişki kurmayı başarır. Yarattığı çizgi onu 1984’ten başlamak üzere başrollere götürecek yoldur.

Şener Şen’in filmografisine bakacak olursak, karşımıza çok çeşitli ve bir o kadar renkli karakterlerin çıktığını görürüz:

Oyunculukta ilk yıllar
Ø  Üç Öfkeli Genç - 1963 (İlk Figüranlık)
Ø  Yaşasın Hayat - 1964 (Oyuncu)
Ø  Hizmetçi Dediğin Böyle Olur - 1964 (Oyuncu)
Ø  Çıldırtan Arzu - 1967 (Oyuncu)
Ø  Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - 1967 (Oyuncu)
Ø  Kırbaç Altında - 1967 (Oyuncu)
Ø  Sözde Kızlar - 1967 (Oyuncu)
Ø  Yarın Çok Geç Olacak - 1967 (Oyuncu)
Ø  Kadın Satılmaz - 1970 (Oyuncu)
Ø  Alicengiz Oyunu - 1971 (Oyuncu)
Ø  Altın Prens Devler Ülkesinde - 1971 (Oyuncu)
Ø  Görünce Kurşunlayın - 1971 (Oyuncu) 
Ø  Asi Kalpler - 1972 (Oyuncu)
Ø  Katerina - 1972 (Oyuncu)
Ø  Arap Abdo - 1973 (Oyuncu)
Ø  Aşk Mahkumu - 1973 (Oyuncu)
Ø  Bir Demet Menekşe - 1973 (Oyuncu)
Ø  Bitirimler Sosyetede - 1973 (Oyuncu)
Ø  Ayrı Dünyalar - 1974 (Oyuncu)
Ø  Aptal Şampiyon - 1975 (Oyuncu)
Ø  Düşmanlarım Çatlasın - 1974 (Oyuncu)
Ø  Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz - 1974 (Oyuncu)
Ø  Bak Yeşil Yeşil - 1975 (Oyuncu)

Şener Şen, Arzu film’de Yavuz Turgul’la tanışır; onu başrol oyunculuğundan yıldız oyunculuğa götürecek olan bir süreçte Turgul’un senaryolarını yazdığı bir dizi filmde oynar. Namuslu’ya kadar Şener Şen, çok yetenekli karakter oyuncularından oluşan bir ekibin parçasıdır.  

Ø  Bizim Aile - 1975 (Oyuncu)
Ø  Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - 1975 (Oyuncu)
Ø  Hababam Sınıfı Uyanıyor - 1976 (Oyuncu)

Güldürü ikilisi genel olarak birbirini destekleyerek, paylaşarak hareket eder; Şen’in ikili filmlerinde ise durum tamamen farklıdır. Olumlu kahramanın, naif ama her zaman iyi niyetli kişinin (Kemal Sunal ya da İlyas Salman) karşısına dikilen, aldatan, sömüren, yok etmeye çalışan Şener Şen bir ikilinin bir parçası değil antitezidir.


Ø  Süt Kardeşler - 1976 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Tosun Paşa - 1976 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Çöpçüler Kralı - 1977 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Gülen Gözler - 1977 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Hababam Sınıfı Tatilde - 1977 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Şabanoğlu Şaban - 1977 (Yardımcı Oyuncu)                        
Ø  Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor - 1978  (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Kibar Feyzo - 1978 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Neşeli Günler - 1978 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Sultan - 1978 (Oyuncu)
Ø  Erkek Güzeli Sefil Bilo - 1979 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Ne Olacak Şimdi - 1979 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Banker Bilo - 1980 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Davaro - 1981 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Gırgıriye’de Şenlik Var - 1981 (Oyuncu)
Ø  Adile Teyze - 1982 (Oyuncu)
Ø  Çiçek Abbas - 1982 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Dolap Beygiri - 1982 (Yardımcı Oyuncu)

Bir süre sonra ağalık Şener Şen için artık olağan bir durum haline gelmiştir.Yine de tekrara düşmemeyi becerir. Her defasında farklı bir ağayı canlandırarak, ona ayrı özellikler yüklemek için gayret gösterir. Sonuçta zirvesini Züğürt Ağa’da bulacak olan ağa karakteri zirvesi oluşur.

Ø  Şalvar Davası - 1983 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Şekerpare - 1983 (Yardımcı Oyuncu)
Ø  Namuslu - 1984 (Başrol)

Senaryosunu Başar Sabuncu’nun yazdığı ve Ertem Eğilmez’in yönettiği Namuslu’da, Şener Şen ilk kez yanında bir başka başrol oyuncusu olmaksızın tek başına oyunun merkezindedir ve onu dramatik-güldürünün, hatta trajik- güldürünün ustası yapacak olacak eşsiz karakterlerinden birini çizer.
Namuslu’da Şener Şen, bir önceki karakterlerinin ve bir önceki oyun üslubunun izlerini kaçınılmaz bir biçimde taşır, dağıtması gerektiğinde büyük bir coşku içinde ortalığı dağıtır, ama aynı zamanda trajik olan durum ve ilişkileri filmin çizgisine uygun olarak, yumuşatarak ya da abartarak ileride sergileyeceği dramatik tonlamanın üzerine gider. Bu bir bakıma kullandığı oyun dinamiklerinde bir değişim, bir aşamaya tekabül eder ve ilerideki rollerinin güçlenen altyapısını oluşturur.
Namuslu herhangi bir umut öğesi taşımayan, köşe dönmecilik yıllarını güçlü bir biçimde eleştiren, tek bir olumlu kişi bile sunmayan (namuslu kahraman da sonuçta namussuzluğu tek çıkış ve varoluş çaresi olarak seçecektir) bir kara güldürüdür. Şen tüm geçmiş deneyimlerini ve gözlemlerini kullanarak, küçük memurun şaşkınlığını, çaresizliğini, direnişini, patlamalarını, değişimini, etrafındaki insanlarla ilişkilerini keskin hicve dayanan bir çizgi üzerinden giderek yorumlar.   

Ø  Aşık Oldum - 1985 (Başrol)
Ø  Çıplak Vatandaş - 1985 (Başrol)

“Namuslu” namussuzluğu seçerek kurtulmuştu, düzene ayak uydurarak köşeyi dönmüş, dönmenin bir yansıması olmuştu; Çıplak Vatandaş’taki İbrahim ne yaparsa yapsın ne hızlı değişime ne de kendisine teklif edilenlere ayak uydurabilir, aklını kaçırmış bir dünyaya uyabilmek ya da en azından ondan kurtulabilmek için tek çaresi aklını kaçırmak gerçek bir deliliğe sığınmaktır.

Ø  Züğürt Ağa - 1985 (Başrol)
Başrollerini çeşitlendirerek Şener Şen bu süre içinde sıradan vatandaş, memur, küçük burjuva olur ve hepsinin ardından bir dönemin başlangıcı anlamına gelen unutulmayan o rol gelir, Şen yeniden Güneydoğulu bir Ağa’yı canlandırır; ama bu ağa alışık olduğu ağalardan oldukça farklıdır ve belki de bu farklılık onu Şener Şen yapan filmlerden birine benzeri olmayan damgasını daha bir görünür basmasına yardımcı olur: Züğürt Ağa…
Son sahnede elinde çiğ köfte tepsisiyle caddede uzaklaşan ağa gülümsemektedir. Gülümsemesi hem kabullenme, hem meydan okumadır, kendine güvenidir ve de büyük kente karşı sürdürmeye kararlı olduğu mücadelenin göstergesidir.
Şener Şen’in gerçekten büyük oyuncu olması yalnızca oyun tekniğinden, oyunlarındaki başarılı çizgisinden, kullandığı oyun malzemesinden kaynaklanmaz; bunun ana etmenlerinden biri de çizdiği karakterlerin izleyiciye her zaman yakın olması, bunlara kattığı insanlık ve böylece kazandıkları inanırlık ve inandırıcılıktır.

Sonraki yıllarda Şen, temposunu düşürecek, az ama etkili filmlerde oynayan bir ‘yıldız’ konumuna gelecektir, teklifleri titizlikle değerlendirir ve özellikle bir yönetmene, Yavuz Turgul’a bağlanır, en iyi rollerini onun sayesinde yaratır.

Ø  Değirmen - 1986 (Başrol)
Ø  Milyarder - 1986 (Başrol)
Ø  Muhsin Bey - 1986 (Başrol)


Şener Şen’in oyunculuk kariyerinde Züğürt Ağa her açıdan bir ilk zirve olarak kabul edilirse, bütün birikimlerin sonucu olan ikinci zirve Muhsin Bey’dir. Muhsin Bey temelde bir nostalji filmidir, geçmiş ve geri dönülmeyecek günlerin ve değerlerin anısına yapılmış bir saygı duruşudur. Aynı zamanda bugünün yapay, şişirilmiş, değer olmayan değerlerine içtenlikli ve acı bir açık eleştiridir. Muhsin Bey başlı başına bir dünyadır, bir masala benzer; ama sanki anlamından sanki bir şeyler yitirmiş gibidir. Muhsin Bey de bir ‘kaybeden’dir, bir başka ‘namuslu’dur, onun çizgisini izler, onun da paylaştığı değerleri korur, onunla aynı gerçekliğe aittir.
Namuslu’da Ali Rıza eskizini gördüğümüz, Züğürt Ağa’da ise çizilen resim Muhsin Bey’de zarafetle renklendirilir. Muhsin Bey her şeyi kabul ediyorsa, her şeyi ve herkesi anladığı içindir; insanın çaresizliği karşısında böyle anlayışlı olmak insan olmanın erdemidir.
Muhsin Bey’den sonra Şener Şen - Yavuz Turgul ikilisi üç filmde daha biraraya gelir; bu filmlerde ilk müşterek çalışmalarında edindikleri başarıya ikisinin sanat ve sinema anlayışlarından derlenen ek malzemelerle yeni başarılar ekler ve paylaştıkları dünyayı daha bir belirgin hale getirirler.

Ø  Selamsız Bandosu - 1987 (Başrol)
1987’de Şener Şen ile Nesli Çölgeçen, Züğürt Ağa’dan sonra ikinci kez bir araya gelirler. Muhsin Bey’e karşın, yıldızı henüz parlamamış olan Uğur Yücel de ikinci derecede bir rolle oyuncu kadrosundadır. Bülent Oran’ın “Türk Sinemasının örnek senaryosu” olarak adlandırdığı Selamsız Bandosu, Fellinivari bir hava içinde siyasal-toplumsal bir hiciv sunmakta ve amaçlarına varmaktadır. Bir hayalin ve hayal kırıklığının öyküsüdür Selamsız Bandosu ancak Anadolu’daki birçok unutulmuş kasabanın durumunu göz önüne alırsak bu hayal hiç de gerçeklerden uzak değildir.
Bu film taşlama esasına dayanan bir diğer Şener Şen filmidir; anlatılan bir umut öyküsü, bir mücadelenin tablosu ve küçük bir kasabanın manzarasıdır.

Ø  Arabesk - 1988 (Başrol)
Eğilmez için Arabesk, özelde kendi sineması ve genelde Yeşilçam sinemasıyla bir hesaplaşmadır. Eğilmez, günah çıkartır, filmlerinde ve başkalarının filmlerinde çokça kullanılan formülleri ve dramatik yada melodramatik çözümleri alaya alır ve alay macerasına Şener Şen’i, Müjde Ar’ı ve Uğur Yücel’i de katar.

Ø  Yasemin - 1988 (Başrol)
1988’de oyuncumuz Almanya’da ilk kez bir yabancı filmde oynar, Hark Bohm’un yönettiği Yasemin’de. Bu film, Almanya’da ailesiyle yaşayan, orada doğmuş ve kültür ve kuşak çatışmaları içinde yaşamını sürdürmeye çalışan 17 yaşındaki bir genç kızın öyküsüdür.
Yasemin’deki baba rolü Şener Şen için adım adım dramatik oyunculuğa geçiş için bir fırsattır. Şen’in oyununda, önceleri sevimliyken sonra gaddar olan babanın değişimini ayrıntılı bir şekilde izlediğimiz gibi, en ince motivasyonuna da tanık oluruz.

Ø  Zengin Mutfağı - 1988 (Başrol)
Zengin Mutfağı, zor bir sinema - tiyatro örneğidir; tek bir mekânda geçmesine ve yoğunluğunu hiç kaybetmemesine karşın, sahne oyunu uyarlamalarında tutturulması hiç de kolay olmayan bir tempo içinde gelişir. Kesinlikle bir güldürü değildir, temeli ve niyetleri siyasal olan bir dramdır ve oyunu sahnede de büyük bir başarıyla yorumlayan Şener Şen, tamamen sinemasal bir yaklaşımla, zaman zaman şaşırtıcı ve her defasında çok yerinde bir oyun çıkartır; kendine özgü mizahını, sıcaklığını ve insancıllığını karaktere aktarır. 

Ø  Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni - 1990 (Başrol)
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nin sunduğu Yeşilçam kriz içindeki çökmüş Yeşilçam’dır, artık ne yapacaklarını bilmeyen yönetmenleri, çaresiz yapımcıları, işsiz oyuncuları ve karakter oyuncularıyla (Nubar Terziyan, Sami Hazinses, Cevat Kurtuluş ve Naki Turan Tekinsav). Film bir taraftan geleneksel Yeşilçam’ın ardından okunan son derece duyarlı bir ağıt, öte yandan da Yeşilçam’ın geçirmekte olduğu “yeni yapılanma”nın espri dozu yerinde bir eleştirisidir. Ağıtı dillendiren, ve eleştiriyi sunan kişi ise Yeşilçam’ın içinde yetiştiği için Yeşilçam’ın her yönünü çok iyi bilen bir sanatçıdır.
Muhsin Bey gibi Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni de değişime uğrayan, eski değerlerini yitiren, “gösteri” dünyasında geçmektedir, birinde müzik, diğerinde sinema ele alınır - gösteri dünyasının daha marjinal bir yüzü Gölge Oyunu’nda da karşımıza çıkacaktır. Herhangi bir sinema değil de Türk sineması, Yeşilçam’ın görkemli kalıntıları içinde, gerektiğinde bu kalıntılara sırt çevirerek ayakta durmaya çalışan, “yenilenme”, “yeniden yapılanma” peşinde bir sinema.
Muhsin Bey’in aksine Haşmet Asilkan geçmişten kurtulmak istemektedir, ama kimi yönleriyle -bakımlı küçük dairesi, duvarlardaki eski oyuncu fotoğrafları, kaktüsleri, sonradan gizleyeceği Kerime Nadir ve benzer romanlarıyla- o da bir başka Muhsin Bey’dir. Ama o, döneme ayak uydurmak ister, değişmek ister -ki en büyük yanlışı da budur.
Yeşilçam’ın içinde yetişmiş iki sinema sanatçısı, yönetmen Yavuz Turgul ve oyuncu Şener Şen yeniden el ele verip bizlere bir Yeşilçam öyküsü anlatırlar; durumu ve ortamın o dönemdeki sorunlarını -ki bir kısmı bugün bile aşılmamıştır- açık bir şekilde ortaya koyarlar.
Yavuz Turgul - Şener Şen ikilisinin kahramanlarına baktığımızda dikkati çeken başka bir şey daha var: Genelde yalnız olmaları, yalnız kalmaları, yalnızlık dönemlerinden geçmeleri ya da geçmiş olmaları. Aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni de yalnızdır ve yalnızlığı içinde devinir durur. Daha yakın tarihlere baktığımızda bir başka yalnız -öteden beri yalnız- insanla karşılaşırız, dağa çıkan, oyuz yılını hapiste geçiren ve her şeyini yitiren Baran. Ve Gönül Yarası’nın Nazım Öğretmen’i de bu yalnız adamlar geçidine katılır.

Ø  Gölge Oyunu - 1990 (Başrol)
Yalnız adam ve yanına aldığı, yanında taşıdığı arkadaşı... Gölge Oyunu, üçüncü sınıf pavyonlarda gösteri yapan, çok sıradan, güldüremeyen iki güldürücünün, “Modern Komikler Karabiberler”in öyküsüdür. En azından öyle başlar, saz heyeti tarafından da öyle anlatılır ve devam eder, ama bir noktadan sonra bir şey olur, bir masal ya da yalnızca iki kişinin yaşadığı bir düş.
Eğer Yavuz Turgul, kimi yorumculara göre, masal anlatıyorsa -ama gerçeği olan masallar- Şener Şen de bu tür masallara en uygun oyuncudur; çünkü iki ayrı boyutta, güldürüde ve dramda büyük bir rahatlıkla hareket edebilmekte, gerçeğin gerçeküstülüğünü kavrayabilmektedir. Turgul bir masal anlatır, simgeler kullanır, gerçeği zorlar; bizi umutlandırır ve sonra da acı, inanılmaz somut bir gerçekle karşı karşıya bırakır.
Abidin (Şener Şen), Şen’in çizmekte ustalaştığı sevimli sevimsizin teki olarak filmin en gerçekçi kişisidir. Aynı zamanda bir denge unsurudur, Mahmut’u (Şevket Altuğ) ayakta tutar, sıkı sıkı sarar ve sonunda -düşün bir parçası olduğu için- onun düşü kabul etmesine yardımcı olur.

Şener Şen - Yavuz Turgul filmlerinde sık sık ikililer oluşturulur: Şener Şen’in canlandırdığı yalnız insanlar, yalnızlıklarını paylaşacak birilerini hep bulurlar. Bu paylaşım somut olarak ona yarasın ya da yaramasın, denge unsuru her zaman Şen’in çizdiği kahramandır; yalnızlığını yaşamasını bilir, yalnızlığını mitos haline getirir.

Ø  Amerikalı - 1993 (Başrol)
Bir başka taşlama olan Amerikalı filmi de, tıpkı Arabesk gibidir. Arabesk nasıl Yeşilçam sinemasını ağırca eleştiriyorsa, Amerikalı da kendince son dönem Hollywood sinemasını hicveder, kimi çok tipik ve bir o kadar popüler olan filmler neredeyse bölüm bölüm yeniden çekilir. Film böylece iki amaç taşır: Uzun yıllar Türkiye’den uzak kalmış, dolar milyoneri olmuş, Amerikanlaşmış başarılı bir Türk işadamının öyküsünü anlatmak ve o dönemde hasılat rekorları kıran bazı Hollywood filmlerinin taşlamasını yapmak.

Ø  Eşkıya - 1996 (Başrol)
Eşkıya Baran, Şener Şen’in bugüne kadar çizdiği karakterler arasında, ilk bakışta tek bir çizgide ilerliyor gibi görünse de, belki de en karmaşık olanıdır. İkilinin yarattığı yalnız adamlar galerisi içinde eşkıya Baran, en yalnız ve güçlü örnektir, neredeyse çağdaş bir mitos kahramanıdır.
Aslında bu kahramanların her biri arayış içindedir: Züğürt Ağa, büyük kentte ağalığını başka koşullar içinde sürdürmek, sürdürebilmek arayışı içinde; Muhsin Bey alıştığı bir düzenin artık geçerli olmayan kurallarını yeniden geçerli kılmak arayışında; aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni yenilenmenin, çağdaş görünmenin arayışında; Nazım Öğretmen hep kucak dolusu sunduğu ama kendi için hiç ifade edemediği sevginin arayışında ve Baran ise kendi dünyasındaki kendi eski ortamındaki onurun arayışındadır.

Ø  Gönül Yarası - 2005 (Başrol)
Gönül Yarası, Türk Sineması’nda genel eğilimin komedi filmleri ya da ‘yıldız’lar karmasıyla, reklam desteğiyle sunulan marka filmler olduğu bir dönemde Yeşilçam’ı bir kez daha akıllara getirdi. Anlatılan yalnızca bir öykü, dinginlikle ilerleyen, karakterlerini tüm çelişkileriyle derinleştiren, ağlatan, tebessüme sevk eden ve bir yandan da arayışlarla örülen..
Değişmeden kalan mahallesi, babasının mirası konak, yerleştiği eski Ermeni evi, hâlâ capcanlı olan çocukluk anıları ve hiç sorgulamadığı idealleri, artık eskimiş tutkularıyla Nazım Öğretmen, aslında yine bir Muhsin Bey, bir Haşmet Asilkan aslında.

Şener Şen, aslında içimizden biri her zaman, onun bu kadar sevilmesinin de en büyük nedeni bu belki de. Hangi rolü oynarsa oynasın altından ustaca kalkabilen, hem güldürüde hem de dramatik rollerde bizi kendisine hayran bırakabilen, Türk Sineması’nın bugüne kadar yetiştirdiği en yetenekli oyunculardan birisi o. Kısacası, “Şener Şen” o...

"Bu değerlendirme 2006 yılında yazıldığı için burada yer almayan Şener Şen filmleri; Kabadayı ve Av Mevsimi'dir."


Ezgi Özöney
İzmir-2006 



Kaynakça

Kitap:
1. Scognamillo, Giovanni; Türk Sinemasında Şener Şen, Kabalcı Yayınevi, 2005
2. Özgüç, Agâh; Türlerle Türk Sineması, Dünya Kitapları, 2005

Internet:
3. http://www.imdb.com
4. http://www.film.gen.tr
5. http://www.beyazperde.com

1 yorum:

  1. Oakland Başkentlerine Hoş Geldiniz, Çalışkan insanlara,% 3'lük bir faiz oranıyla bireysel kuruluşlar için ihtiyaç duydukları fonları hızlı bir şekilde almaları için maddi yardım sunuyoruz. Esnek kredi limitimiz var, Milyonlarca kişi tarafından güvence altına alın, Dakikalar içinde uygulayın. Bizim Özelliklerimiz; Hızlı Uygulama, Anında Karar, Hızlı Fonlama, Özel Destek.

    İletişim Ofisi: oakland.formal@hotmail.com

    YanıtlaSil

Sence?