
Tutulan, beğenilen bir oyuncu ister
“yardımcı” ister “yıldız” olsun, izleyicinin benimsediği tiplemeyi veya
karakteri sergilediği sürece kabul edilir ve izlenir. Bu tiplemenin
çizgisindeki her değişim, kendini etkileyerek tehlikeyi doğurur: iyi kişi
bozulunca tepki alır, kötü kişi yumuşayınca izleyicinin gözünde inandırıcı
olmaktan çıkar. Bir karakterden diğerine, olumludan olumsuza yada olumsuzdan
olumluya geçiş ve bunun kabullendirilmesi bir beceri, sanatçının başarısının
etkisiyle gerçekleştirilir. Babası Ali Şen’e kıyasla Şener Şen, yardımcı
oyunculuktan ‘yıldız’ oyunculuğa geçişte sergilediği bu beceriyi daha sürekli kılmıştır.
Şener Şen’’in sinema serüvenini üç
aşamada ele alabiliriz: Arzu Film öncesi, Arzu film dönemi ve Arzu film
sonrası. Şen’in ilk filmlerindeki rollerine baktığımızda, kolay yolu tutup daha
çok kısa ve bol hareketli karikatürler çizdiğini görürüz.
Oyuncu olarak ilk filmlerini daha çok
küçük şirketler için çevirir, figüranlık yapar, küçük karakter rollerde görülür.
İlk figüranlık deneyimi İlhan Engin’in Üç
Öfkeli Genç’indedir (1963) ve aralıklarla gerisi gelir. Beş yıllık bir
sürede, küçük rol oyuncusu olarak Şener Şen kameranın karşısına az çıkar ve
tiyatroculuğunu sürdürür. Fakat daha sonra hayatını tamamen değiştirecek olan
Arzu film ekibi tarafından keşfedilerek, bu gruba dahil olacaktır. Onun sanat
gücünü ortaya çıkaran ilk yönetmenle karşılaşır: Ertem Eğilmez.
Arzu Film ekibi, kurucu Ertem Eğilmez,
senaryo yazarı Yavuz Turgul, yönetmen Kartal Tibet ve dönemin neredeyse
değişmez oyuncuları Münir Özkul, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Kemal Sunal, İlyas
Salman, Halit Akçatepe ve Şevket Altuğ’dan oluşur. Şener Şen bu gruptayken
filmlerinde hareketlidir, neşelidir, henüz dramatik değildir ki dramatik olmak
için ne nedeni ne de fırsatı vardır.
Kimi davranışları, tepkileri sürprizlerle doludur, aynı anda hem sevimli
hem hınzırdır, fırsatları değerlendirir. Ama gülümsediğinde kendini her zaman
kurtarmasını bilir.
Önceleri bir karakter oyuncusudur, daha
sonra bir başrol, bir ‘yıldız’ oyuncu haline gelir. Şener Şen, ekip için
biçilmiş kaftan olduğunu kanıtlayacaktır. Karşısındaki oyuncuyla (Kemal Sunal, İlyas Salman, Şevket Altuğ vs.)
uyum sağlayabildiği kadar kendi oluşturduğu kişiliği de korur; partnerini
bastırmaz aksine onun oyununa boyut kazandırır. Karşılıklı oyunda Şen,
tehlikeli bir ustadır; kesinlikle rol çalmaz, ama varlığını öylesine belirtir
ki partneri olan oyuncu her an tetikte olmak zorunda kalır.
Şen, 1976’da Arzu Film’e katılır ve
1981’e kadar yalnızca bu şirketlerin yapımlarında çalışır. Başlarda sık sık
Kemal Sunal’la oynar ve Kartal Tibet tarafından yönetilir. Önceleri sevimli,
kılıbık, sakar, saf halleriyle gönlümüzü kazanır. Daha sonraları Kemal Sunal ve
İlyas Salman’la zıt bir ikilinin olumsuz tarafını yaratır, aldatıcı, riyakar ve
üçkağıtçıdır. Sunal ve Salman’ın canlandırdıkları temelde saf, dürüst
karakterlerinin bir antitezi olan kendi sevimli ama olumsuz karakteri tuzaklar
kurarak, komplolar hazırlayarak mücadele eder. Sevimliliğinden yararlanarak,
kötülüğün parodisini yapar ve bu olumsuz varoluşu rahatça yedirir.
Şen’in olumsuz karakterlerine
baktığımızda kötülük denilen şeyin aslında çok göreceli olduğunu anlarız;
kötülük nerede başlar, nerede biter; kendi yararına bir şey istemek midir, bunu
elde etmeye çalışmak mıdır? Kötülük yapmak için nedenleri vardır. Şen’in
karakterleri bu ikilemin tam ortasında dururlar. Bu asla kötüyü, kötü olmayı
savunmak değildir.Söz konusu olan kötülüğün mizaha dayalı bir eleştirisi, bir
taşlamasıdır. Biz her an bizim de kötü olabileceğimizi anımsatır, kötü insanın
da bizim gibi bir insan olduğunu vurgular.
Yan rollerden, yardımcı oyunculuktan
konunun üzerine örtüldüğü ikiliye geçiş Şener Şen için bir aşamadır, daha
kalıcı karakterler çizebilir, kendi başarısını karşısındaki oyuncunun
başarısıyla ölçmeyi, sürekli bir antitez yaratmayı ve kesinlikle altta
kalmamayı, ezilmemeyi, gerçekten karşıt ve çatışan bir ilişki kurmayı başarır.
Yarattığı çizgi onu 1984’ten başlamak üzere başrollere götürecek yoldur.
Şener Şen’in filmografisine bakacak
olursak, karşımıza çok çeşitli ve bir o kadar renkli karakterlerin çıktığını
görürüz:
![]() |
Oyunculukta ilk yıllar |
Ø Üç Öfkeli Genç - 1963 (İlk
Figüranlık)
Ø Yaşasın Hayat - 1964 (Oyuncu)
Ø Hizmetçi Dediğin Böyle Olur -
1964 (Oyuncu)
Ø Çıldırtan Arzu - 1967 (Oyuncu)
Ø Dokuzuncu Hariciye Koğuşu -
1967 (Oyuncu)
Ø Kırbaç Altında - 1967 (Oyuncu)
Ø Sözde Kızlar - 1967 (Oyuncu)
Ø Yarın Çok Geç Olacak - 1967
(Oyuncu)
Ø Kadın Satılmaz - 1970 (Oyuncu)
Ø Alicengiz Oyunu - 1971 (Oyuncu)
Ø Altın
Prens Devler Ülkesinde - 1971 (Oyuncu)
Ø Görünce Kurşunlayın - 1971
(Oyuncu)
Ø Asi Kalpler - 1972 (Oyuncu)
Ø Katerina - 1972 (Oyuncu)
Ø Arap Abdo - 1973 (Oyuncu)
Ø Aşk Mahkumu - 1973 (Oyuncu)
Ø Bir Demet Menekşe - 1973
(Oyuncu)
Ø Bitirimler Sosyetede - 1973
(Oyuncu)
Ø Ayrı Dünyalar - 1974 (Oyuncu)
Ø Aptal Şampiyon - 1975 (Oyuncu)
Ø Düşmanlarım Çatlasın - 1974
(Oyuncu)
Ø Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz -
1974 (Oyuncu)
Ø Bak Yeşil Yeşil - 1975 (Oyuncu)
Şener Şen, Arzu film’de Yavuz Turgul’la
tanışır; onu başrol oyunculuğundan yıldız oyunculuğa götürecek olan bir süreçte
Turgul’un senaryolarını yazdığı bir dizi filmde oynar. Namuslu’ya kadar Şener Şen, çok yetenekli karakter oyuncularından
oluşan bir ekibin parçasıdır.
Ø Bizim Aile - 1975 (Oyuncu)
Ø Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı -
1975 (Oyuncu)
Ø Hababam Sınıfı Uyanıyor - 1976
(Oyuncu)
Güldürü ikilisi genel olarak birbirini
destekleyerek, paylaşarak hareket eder; Şen’in ikili filmlerinde ise durum
tamamen farklıdır. Olumlu kahramanın, naif ama her zaman iyi niyetli kişinin
(Kemal Sunal ya da İlyas Salman) karşısına dikilen, aldatan, sömüren, yok
etmeye çalışan Şener Şen bir ikilinin bir parçası değil antitezidir.
Ø Süt Kardeşler - 1976 (Yardımcı Oyuncu)
Ø Tosun Paşa - 1976 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Çöpçüler Kralı - 1977 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Gülen Gözler - 1977 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Hababam Sınıfı Tatilde - 1977
(Yardımcı Oyuncu)
Ø Şabanoğlu Şaban - 1977
(Yardımcı Oyuncu)
Ø Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor -
1978 (Yardımcı Oyuncu)
Ø Kibar Feyzo - 1978 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Neşeli Günler - 1978 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Sultan - 1978 (Oyuncu)
Ø Erkek Güzeli Sefil Bilo - 1979
(Yardımcı Oyuncu)
Ø Ne Olacak Şimdi - 1979
(Yardımcı Oyuncu)
Ø Banker Bilo - 1980 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Davaro - 1981 (Yardımcı Oyuncu)
Ø Gırgıriye’de Şenlik Var - 1981
(Oyuncu)
Ø Adile Teyze - 1982 (Oyuncu)
Ø Çiçek Abbas - 1982 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Dolap Beygiri - 1982 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Şalvar Davası - 1983 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Şekerpare - 1983 (Yardımcı
Oyuncu)
Ø Namuslu - 1984 (Başrol)

Namuslu’da Şener Şen, bir önceki
karakterlerinin ve bir önceki oyun üslubunun izlerini kaçınılmaz bir biçimde
taşır, dağıtması gerektiğinde büyük bir coşku içinde ortalığı dağıtır, ama aynı
zamanda trajik olan durum ve ilişkileri filmin çizgisine uygun olarak,
yumuşatarak ya da abartarak ileride sergileyeceği dramatik tonlamanın üzerine
gider. Bu bir bakıma kullandığı oyun dinamiklerinde bir değişim, bir aşamaya
tekabül eder ve ilerideki rollerinin güçlenen altyapısını oluşturur.
Namuslu herhangi bir umut öğesi
taşımayan, köşe dönmecilik yıllarını güçlü bir biçimde eleştiren, tek bir
olumlu kişi bile sunmayan (namuslu kahraman da sonuçta namussuzluğu tek çıkış
ve varoluş çaresi olarak seçecektir) bir kara güldürüdür. Şen tüm geçmiş
deneyimlerini ve gözlemlerini kullanarak, küçük memurun şaşkınlığını, çaresizliğini,
direnişini, patlamalarını, değişimini, etrafındaki insanlarla ilişkilerini
keskin hicve dayanan bir çizgi üzerinden giderek yorumlar.
Ø Aşık Oldum - 1985 (Başrol)
Ø Çıplak Vatandaş - 1985 (Başrol)
“Namuslu” namussuzluğu seçerek
kurtulmuştu, düzene ayak uydurarak köşeyi dönmüş, dönmenin bir yansıması
olmuştu; Çıplak Vatandaş’taki İbrahim
ne yaparsa yapsın ne hızlı değişime ne de kendisine teklif edilenlere ayak
uydurabilir, aklını kaçırmış bir dünyaya uyabilmek ya da en azından ondan
kurtulabilmek için tek çaresi aklını kaçırmak gerçek bir deliliğe sığınmaktır.
Ø Züğürt Ağa - 1985 (Başrol)
Başrollerini çeşitlendirerek Şener Şen
bu süre içinde sıradan vatandaş, memur, küçük burjuva olur ve hepsinin ardından
bir dönemin başlangıcı anlamına gelen unutulmayan o rol gelir, Şen yeniden
Güneydoğulu bir Ağa’yı canlandırır; ama bu ağa alışık olduğu ağalardan oldukça
farklıdır ve belki de bu farklılık onu Şener Şen yapan filmlerden birine
benzeri olmayan damgasını daha bir görünür basmasına yardımcı olur: Züğürt Ağa…
Son sahnede elinde çiğ köfte tepsisiyle
caddede uzaklaşan ağa gülümsemektedir. Gülümsemesi hem kabullenme, hem meydan
okumadır, kendine güvenidir ve de büyük kente karşı sürdürmeye kararlı olduğu
mücadelenin göstergesidir.
Şener Şen’in gerçekten büyük oyuncu
olması yalnızca oyun tekniğinden, oyunlarındaki başarılı çizgisinden,
kullandığı oyun malzemesinden kaynaklanmaz; bunun ana etmenlerinden biri de
çizdiği karakterlerin izleyiciye her zaman yakın olması, bunlara kattığı
insanlık ve böylece kazandıkları inanırlık ve inandırıcılıktır.
Sonraki yıllarda Şen, temposunu
düşürecek, az ama etkili filmlerde oynayan bir ‘yıldız’ konumuna gelecektir,
teklifleri titizlikle değerlendirir ve özellikle bir yönetmene, Yavuz Turgul’a
bağlanır, en iyi rollerini onun sayesinde yaratır.
Ø Değirmen - 1986 (Başrol)
Ø Milyarder - 1986 (Başrol)
Ø Muhsin Bey - 1986 (Başrol)
Şener Şen’in oyunculuk kariyerinde Züğürt Ağa her açıdan bir ilk zirve olarak kabul edilirse, bütün birikimlerin sonucu olan ikinci zirve Muhsin Bey’dir. Muhsin Bey temelde bir nostalji filmidir, geçmiş ve geri dönülmeyecek günlerin ve değerlerin anısına yapılmış bir saygı duruşudur. Aynı zamanda bugünün yapay, şişirilmiş, değer olmayan değerlerine içtenlikli ve acı bir açık eleştiridir. Muhsin Bey başlı başına bir dünyadır, bir masala benzer; ama sanki anlamından sanki bir şeyler yitirmiş gibidir. Muhsin Bey de bir ‘kaybeden’dir, bir başka ‘namuslu’dur, onun çizgisini izler, onun da paylaştığı değerleri korur, onunla aynı gerçekliğe aittir.
Namuslu’da Ali Rıza eskizini
gördüğümüz, Züğürt Ağa’da ise çizilen
resim Muhsin Bey’de zarafetle
renklendirilir. Muhsin Bey her şeyi
kabul ediyorsa, her şeyi ve herkesi anladığı içindir; insanın çaresizliği
karşısında böyle anlayışlı olmak insan olmanın erdemidir.
Muhsin
Bey’den sonra
Şener Şen - Yavuz Turgul ikilisi üç filmde daha biraraya gelir; bu filmlerde
ilk müşterek çalışmalarında edindikleri başarıya ikisinin sanat ve sinema
anlayışlarından derlenen ek malzemelerle yeni başarılar ekler ve paylaştıkları
dünyayı daha bir belirgin hale getirirler.
Ø Selamsız Bandosu - 1987
(Başrol)
1987’de Şener Şen ile Nesli Çölgeçen, Züğürt Ağa’dan sonra ikinci kez bir
araya gelirler. Muhsin Bey’e karşın,
yıldızı henüz parlamamış olan Uğur Yücel de ikinci derecede bir rolle oyuncu
kadrosundadır. Bülent Oran’ın “Türk Sinemasının örnek senaryosu” olarak
adlandırdığı Selamsız Bandosu, Fellinivari
bir hava içinde siyasal-toplumsal bir hiciv sunmakta ve amaçlarına varmaktadır.
Bir hayalin ve hayal kırıklığının öyküsüdür Selamsız
Bandosu ancak Anadolu’daki birçok unutulmuş kasabanın durumunu göz önüne
alırsak bu hayal hiç de gerçeklerden uzak değildir.
Bu film taşlama esasına dayanan bir
diğer Şener Şen filmidir; anlatılan bir umut öyküsü, bir mücadelenin tablosu ve
küçük bir kasabanın manzarasıdır.
Ø Arabesk - 1988 (Başrol)
Eğilmez için Arabesk, özelde kendi sineması ve genelde Yeşilçam sinemasıyla bir
hesaplaşmadır. Eğilmez, günah çıkartır, filmlerinde ve başkalarının filmlerinde
çokça kullanılan formülleri ve dramatik yada melodramatik çözümleri alaya alır
ve alay macerasına Şener Şen’i, Müjde Ar’ı ve Uğur Yücel’i de katar.
Ø Yasemin - 1988 (Başrol)
1988’de oyuncumuz Almanya’da ilk kez
bir yabancı filmde oynar, Hark Bohm’un yönettiği Yasemin’de. Bu film, Almanya’da ailesiyle yaşayan, orada doğmuş ve
kültür ve kuşak çatışmaları içinde yaşamını sürdürmeye çalışan 17 yaşındaki bir
genç kızın öyküsüdür.
Yasemin’deki baba rolü Şener Şen için
adım adım dramatik oyunculuğa geçiş için bir fırsattır. Şen’in oyununda, önceleri
sevimliyken sonra gaddar olan babanın değişimini ayrıntılı bir şekilde
izlediğimiz gibi, en ince motivasyonuna da tanık oluruz.
Ø Zengin Mutfağı - 1988 (Başrol)
Zengin
Mutfağı, zor
bir sinema - tiyatro örneğidir; tek bir mekânda geçmesine ve yoğunluğunu hiç
kaybetmemesine karşın, sahne oyunu uyarlamalarında tutturulması hiç de kolay
olmayan bir tempo içinde gelişir. Kesinlikle bir güldürü değildir, temeli ve
niyetleri siyasal olan bir dramdır ve oyunu sahnede de büyük bir başarıyla
yorumlayan Şener Şen, tamamen sinemasal bir yaklaşımla, zaman zaman şaşırtıcı
ve her defasında çok yerinde bir oyun çıkartır; kendine özgü mizahını,
sıcaklığını ve insancıllığını karaktere aktarır.
Ø Aşk Filmlerinin Unutulmaz
Yönetmeni - 1990 (Başrol)
Aşk
Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nin sunduğu Yeşilçam kriz içindeki çökmüş Yeşilçam’dır,
artık ne yapacaklarını bilmeyen yönetmenleri, çaresiz yapımcıları, işsiz
oyuncuları ve karakter oyuncularıyla (Nubar Terziyan, Sami Hazinses, Cevat
Kurtuluş ve Naki Turan Tekinsav). Film bir taraftan geleneksel Yeşilçam’ın
ardından okunan son derece duyarlı bir ağıt, öte yandan da Yeşilçam’ın
geçirmekte olduğu “yeni yapılanma”nın espri dozu yerinde bir eleştirisidir.
Ağıtı dillendiren, ve eleştiriyi sunan kişi ise Yeşilçam’ın içinde yetiştiği
için Yeşilçam’ın her yönünü çok iyi bilen bir sanatçıdır.
Muhsin Bey’in aksine Haşmet Asilkan
geçmişten kurtulmak istemektedir, ama kimi yönleriyle -bakımlı küçük dairesi,
duvarlardaki eski oyuncu fotoğrafları, kaktüsleri, sonradan gizleyeceği Kerime
Nadir ve benzer romanlarıyla- o da bir başka Muhsin Bey’dir. Ama o, döneme ayak
uydurmak ister, değişmek ister -ki en büyük yanlışı da budur.
Yeşilçam’ın içinde yetişmiş iki sinema
sanatçısı, yönetmen Yavuz Turgul ve oyuncu Şener Şen yeniden el ele verip
bizlere bir Yeşilçam öyküsü anlatırlar; durumu ve ortamın o dönemdeki
sorunlarını -ki bir kısmı bugün bile aşılmamıştır- açık bir şekilde ortaya
koyarlar.
Yavuz Turgul - Şener Şen ikilisinin kahramanlarına
baktığımızda dikkati çeken başka bir şey daha var: Genelde yalnız olmaları,
yalnız kalmaları, yalnızlık dönemlerinden geçmeleri ya da geçmiş olmaları. Aşk
filmlerinin unutulmaz yönetmeni de yalnızdır ve yalnızlığı içinde devinir
durur. Daha yakın tarihlere baktığımızda bir başka yalnız -öteden beri yalnız-
insanla karşılaşırız, dağa çıkan, oyuz yılını hapiste geçiren ve her şeyini
yitiren Baran. Ve Gönül Yarası’nın
Nazım Öğretmen’i de bu yalnız adamlar geçidine katılır.
Ø Gölge Oyunu - 1990 (Başrol)
Yalnız adam ve yanına aldığı, yanında
taşıdığı arkadaşı... Gölge Oyunu, üçüncü sınıf pavyonlarda gösteri yapan, çok
sıradan, güldüremeyen iki güldürücünün, “Modern Komikler Karabiberler”in
öyküsüdür. En azından öyle başlar, saz heyeti tarafından da öyle anlatılır ve
devam eder, ama bir noktadan sonra bir şey olur, bir masal ya da yalnızca iki
kişinin yaşadığı bir düş.
Eğer Yavuz Turgul, kimi yorumculara
göre, masal anlatıyorsa -ama gerçeği olan masallar- Şener Şen de bu tür
masallara en uygun oyuncudur; çünkü iki ayrı boyutta, güldürüde ve dramda büyük
bir rahatlıkla hareket edebilmekte, gerçeğin gerçeküstülüğünü
kavrayabilmektedir. Turgul bir masal anlatır, simgeler kullanır, gerçeği
zorlar; bizi umutlandırır ve sonra da acı, inanılmaz somut bir gerçekle karşı
karşıya bırakır.
Abidin (Şener Şen), Şen’in çizmekte
ustalaştığı sevimli sevimsizin teki olarak filmin en gerçekçi kişisidir. Aynı
zamanda bir denge unsurudur, Mahmut’u (Şevket Altuğ) ayakta tutar, sıkı sıkı
sarar ve sonunda -düşün bir parçası olduğu için- onun düşü kabul etmesine
yardımcı olur.
Şener Şen - Yavuz Turgul filmlerinde
sık sık ikililer oluşturulur: Şener Şen’in canlandırdığı yalnız insanlar,
yalnızlıklarını paylaşacak birilerini hep bulurlar. Bu paylaşım somut olarak
ona yarasın ya da yaramasın, denge unsuru her zaman Şen’in çizdiği kahramandır;
yalnızlığını yaşamasını bilir, yalnızlığını mitos haline getirir.
Ø Amerikalı - 1993 (Başrol)
Bir başka taşlama olan Amerikalı filmi de, tıpkı Arabesk gibidir. Arabesk nasıl Yeşilçam sinemasını ağırca
eleştiriyorsa, Amerikalı da kendince
son dönem Hollywood sinemasını hicveder, kimi çok tipik ve bir o kadar popüler
olan filmler neredeyse bölüm bölüm yeniden çekilir. Film böylece iki amaç
taşır: Uzun yıllar Türkiye’den uzak kalmış, dolar milyoneri olmuş,
Amerikanlaşmış başarılı bir Türk işadamının öyküsünü anlatmak ve o dönemde
hasılat rekorları kıran bazı Hollywood filmlerinin taşlamasını yapmak.
Ø Eşkıya - 1996 (Başrol)
Eşkıya Baran, Şener Şen’in bugüne kadar
çizdiği karakterler arasında, ilk bakışta tek bir çizgide ilerliyor gibi
görünse de, belki de en karmaşık olanıdır. İkilinin yarattığı yalnız adamlar
galerisi içinde eşkıya Baran, en yalnız ve güçlü örnektir, neredeyse çağdaş bir
mitos kahramanıdır.
Aslında bu kahramanların her biri
arayış içindedir: Züğürt Ağa, büyük kentte ağalığını başka koşullar içinde
sürdürmek, sürdürebilmek arayışı içinde; Muhsin Bey alıştığı bir düzenin artık
geçerli olmayan kurallarını yeniden geçerli kılmak arayışında; aşk filmlerinin
unutulmaz yönetmeni yenilenmenin, çağdaş görünmenin arayışında; Nazım Öğretmen
hep kucak dolusu sunduğu ama kendi için hiç ifade edemediği sevginin arayışında
ve Baran ise kendi dünyasındaki kendi eski ortamındaki onurun arayışındadır.
Ø Gönül Yarası - 2005 (Başrol)
Gönül Yarası, Türk Sineması’nda genel
eğilimin komedi filmleri ya da ‘yıldız’lar karmasıyla, reklam desteğiyle
sunulan marka filmler olduğu bir dönemde Yeşilçam’ı bir kez daha akıllara
getirdi. Anlatılan yalnızca bir öykü, dinginlikle ilerleyen, karakterlerini tüm
çelişkileriyle derinleştiren, ağlatan, tebessüme sevk eden ve bir yandan da
arayışlarla örülen..
Değişmeden kalan mahallesi, babasının
mirası konak, yerleştiği eski Ermeni evi, hâlâ capcanlı olan çocukluk anıları
ve hiç sorgulamadığı idealleri, artık eskimiş tutkularıyla Nazım Öğretmen,
aslında yine bir Muhsin Bey, bir Haşmet Asilkan aslında.
Şener Şen, aslında içimizden biri her
zaman, onun bu kadar sevilmesinin de en büyük nedeni bu belki de. Hangi rolü
oynarsa oynasın altından ustaca kalkabilen, hem güldürüde hem de dramatik
rollerde bizi kendisine hayran bırakabilen, Türk Sineması’nın bugüne kadar
yetiştirdiği en yetenekli oyunculardan birisi o. Kısacası, “Şener Şen” o...

Ezgi Özöney
İzmir-2006
Kaynakça
Kitap:
1. Scognamillo, Giovanni; Türk Sinemasında Şener Şen, Kabalcı Yayınevi, 2005
2. Özgüç, Agâh; Türlerle
Türk Sineması, Dünya Kitapları, 2005
Internet:
3. http://www.imdb.com
5. http://www.beyazperde.com
Oakland Başkentlerine Hoş Geldiniz, Çalışkan insanlara,% 3'lük bir faiz oranıyla bireysel kuruluşlar için ihtiyaç duydukları fonları hızlı bir şekilde almaları için maddi yardım sunuyoruz. Esnek kredi limitimiz var, Milyonlarca kişi tarafından güvence altına alın, Dakikalar içinde uygulayın. Bizim Özelliklerimiz; Hızlı Uygulama, Anında Karar, Hızlı Fonlama, Özel Destek.
YanıtlaSilİletişim Ofisi: oakland.formal@hotmail.com